Tarihi Fıkralar

Tarihi Fıkralar Arşivi

Kırk elli sene önce, bin beş yüz haneli küçük bir kasaba olan Mersin'in belli başlı binaları yabancıların ve Beyrutlu Sorsuklarındı.
Millî Mücadele başarıyla sona erdikten sonra ilk ziyaretinde Atatürk, Belediye Reisi Hacı Ömer'e sordu;
- Bu bina kimindir?
- Bir yabancının...
- Şu ilerideki?
- Sorsukların...
- Ya bu sonda görünen?
- O da öyle...
- Onlar bu binaları meydana getirirlerken siz ne yapıyordunuz?
Bu soruyu işiten bir köylü kalabalık içinden ileri atıldı. Selam vaziyetini alarak koca bir tarihi veciz bir şekilde ifade eden şu cevabı verdi:
- Yemen'de askerlik yapıyorduk, Paşam!

fıkraoku.com

 

Sultan Mahmut ara sıra yaptığı gibi bir Ramazan günü kıyafetini tebdil ederek musahibi Sait Efendi ile Bayezid Camii'ne gitti. Namazdan ve bir iki vaiz ve mukabele dinledikten sonra dışarı çıktı. Tebdil gezme vakti geçtiği için camiye getirilen kendi atına, Sait Efendi de gidiş atına bindi ve hünkârı takibe başladı. Seyisler de yaya olarak yanda yürüyorlardı.
Elindeki bir tepsi üzerinde iki üç yemek sahanı taşıyan bir nefer Sultan Mahmud'un dikkatini çekti. Bir taraftan da nefer Padişah'ı görünce şaşırdı. Olduğu yerde dimdik durakladı, ne elindeki tepsiyi bırakabildi ve ne de selâm verebildi. Şaşkın bir halde gözlerini hünkâra dikti durdu. Sultan Mahmut, bir eğlence konusu bulmaktan dolayı sevinerek atının başını çekti. Nefer'e;
"Nereye evlat", dedi. "Sokakta oruç mu yiyorsun?"
Nefer; "Hâşâ, hâşâ Efendim" diye oruçsuzluğunu kabul etmeyerek, karakoldaki zabitine iftar yemeği götürdüğünü söyledi. Hünkâr; "Öyle ise düş önüme beraber gidelim" dedi. Karakola girdiler. Nöbetçi zabit tepsi elinde odaya giren neferin arkasında Sultan Mahmud'un da geldiğini görünce allak bullak oldu, yerinden fırladı. Hünkâr; "Telaş etme. Neferin beni iftara davet etti. Sizin misafirinizim" dedi. Masanın başına çöktü. Sait Efendi'yi de çağırdı. Beraber iftar edildi, kahve içildi. Zabit kan ter içinde hizmet etti. Padişahı memnun etmek için elinden geleni yaptı.
Sultan Mahmut haydi gidelim emrini verdi ve Sait Efendi'ye de zabite ve iki nefere de yarım torba altın verilmesini tembih etti.

Sahra

 

Eski Roma'da eyalet valilerinden biri, Kayser Tiberius'a vergilerin artırılmasını teklif edince, şu cevabı almış:
? İyi bir çoban, koyunlarının yününü kırpar ama derisini yüzmez.

fıkraoku.com

 

Kanuni Sultan Süleyman, sarayın bahçesindeki armut ağaçlarını kurutan karıncaların öldürülmesi için Şeyhülislam Ebussud Efendi'den şu beyitle fetva istemiş:
?Dırahta ger ziyân etse karınca, Zararı var mıdır ânı kırınca?
(Ürünlere zarar veren karıncaların öldürülmesinde dinen bir zarar var mıdır?)

Ebussud Efendi bir beyitle cevap vermiş:
?Yarın Hakkın divanına varınca
Süleyman?dan hakkın alır karınca?

fıkraoku.com

 

Meşhur Cimri Paşa atlarının arpa yemesi gerektiğini söyleyen seyislerine kızar ve her seferinde "La Havle" (ya sabır!) çekermiş. Bir gün arabasının atları dermansızlıktan yığılıp kalınca, hiddetle sormuş.
? Atlarıma ne oldu?
Seyis, cevabı yapıştırmış:
? Ne olacak efendim "La Havle" yiye yiye "Ve la kuvvete" (kuvvetsiz) oldular.

fıkraoku.com

 

Rusya sefiri meşhur İgnatiyef memleketine giderken veda için geldiği Yusuf Kamil Paşa'ya:
- Efendimize Rusya'dan ne getireyim? demesiyle Paşa:
- Bir mesele getirme de, ben hiçbir şey istemem, dedi.

Paşa

 

Harun Reşid'in vezirlerinden biri, Behlül Dânâ'ya latife yollu takılarak:
? Müjde sana ey Behlül, Sultanımız seni, domuzlarla maymunlara çoban tayin etti, dediğinde, Behlül şu cevabı vermiş:
? Öyle ise kulaklarını aç da emirlerimi yerine getirmeye hazırlan.

fıkraoku.com

 

III. Sultan Ahmet zamanında elçilikle Paris'e gönderilen Çelebi Mehmet Efendi'nin etrafını, bir gün kadınlar sararak Türk kadınları hakkında bilgi alıyorlardı. Konuya erkekler de karışır. Söz döner dolaşır çok kadınlı evliliğe geçer. Yüksek mevkideki bir zat aslını bilmediği bu mesele hakkında fikir yürütür. Onun bu sözlerine verilecek cevabı olmadığını gören Çelebi Mehmet Efendi sözü kısa kesmek için şunları söyler:
- Hakikaten bizler evlerimizde gereğinden fazla kadın toplamakla kendimizi rahatsız ediyoruz. Evlerimizde hiç gürültü eksik olmuyor. Bakınız sizin adetiniz ne güzel. Evlerinizde çıt yok. Herkes karısını dostunun evinde buluyor.

fıkraoku.com

 

Halit Efendi, kendisine dalkavukluk etmeyen Moralı Osman Efendiyi bir takım basit işlerle Anadolu'da dolaştırır. Ama onun bir gün kendisini görmek için geldiğini duyunca, sofaya koşarak karşılar ve gideceği zaman da merdiven başına kadar uğurlar. Olaya şahit olan İzzet Molla:
? Efendim! der. Bu adama etmediğiniz kötülük kalmadı. Şimdi bu kadar iltifat edişinizin hikmeti nedir?
Halit Efendi cevap verir:
? Evet, ben bu adamın her şeyini aldım. Ama üzerinde bir EFENDİLİK var ki, onu bir türlü alamıyorum. Onu görünce de saygı duymak zorunda kalıyorum.

fıkraoku.com

 

Şeyh Şâmil, çarlık idaresi tarafından yakalanıp esir edildiğinde, Çar II. Alexander:
? Sizin gibi büyük bir insanı misafir etmekle iftihar ederim deyince,
Şeyh Şâmil'in cevabı şu olmuş:
? Siz benim misafirim olsaydınız, ben daha çok iftihar ederdim.

fıkraoku.com

 

Fıkra Ekleyin

Komik Fıkralar Ana Sayfa

Diğer Tarihi Fıkralar:

[1]234

Tarihi Fıkralar Arşivi