İstiklal Marşı ve Mehmet Akif ERSOY Şiirleri

İstiklal Marşı ve Mehmet Akif ERSOY Şiirleri Arşivi

Akif kimmiş deme sakın
Yurdumun gülüdür Akif
Tarihe şöyle bir bakın
Mazlumun dilidir Akif.

Çekilse de ip askıya
Baş eğmemiştir baskıya
Zor günde sıkı sıkıya
Tutunan elidir Akif.

Helal yoğrulmuş mayası
İnsanın yiğidi, hası
Yurdun masum Sakarya'sı
Mısır'ın Nil'idir Akif.

Ne emretmiş yüce Kur'an
"Küfre karşı cihad; her an..."
Ülkeyi kasıp kavuran
Yangının külüdür Akif.

Kanla yazarak tapusunu
Koruyarak namusunu
Peygamberin; muştusunu
Getiren yelidir Akif.

Çile sonsuz, yara derin
Bu olmamalı kaderin
Aşkla dolan gönüllerin
Çağlayan selidir Akif.

Namus abidesi kızımın
Hatta yazdığım yazımın
Çalıp durduğum sazımın
Sızlayan telidir Akif.

Ardı gelirse şiddetin
Batmaktır sonu devletin
Vatan savunan Milletin
Dik duran belidir Akif.

Halil MANUŞ

Halil MANUŞ

Sen: Türklüğün baş tacı, sembolü, onurusun
Sen: Bu Necip milletin her şeyi gururusun.


Sen: Bir milli ruh, iman abidesi Mehmet'sin
Sen: Tek başına Mehmet değil, koca Milletsin.


Kükremiş seldin bendini çiğner aşardın
Dağları yırtar, enginlere sığmaz taşardın.


İkinci kez sanma bir marş daha yazılacak;
Hâşâ! Bu sondu, ilelebet de son olacak.


Al sancak sönmeyecek son ocak sönmedikçe
Helal etme hakkın, Vatan için ölmedikçe

Halil MANUŞ

Halil MANUŞ

MARŞLARIN EN GÜZELİ:
İSTİKLAL MARŞI
Şanlı milletimize ölüm reva görüldü
Çanakkale içinde defterleri dürüldü
Dağlar taşlar aşıldı istiklalin peşinde
Nice ocaklar söndü düşmanın ateşinde
Sözle tarif edilmez, ölüm kalım savaşı...
Mühürlenmiş vicdanlar, yüreğin gözü şaşı
Millet ayağa kalktı, yurdu savunmak için
Düşman sebep aradı safça avunmak için
Şahadeti düşünüp gayret geldi nefere
Akif o zor zamanda inanmıştı zafere
Haçlı müttefiklerce Türk'e mezar kazıldı
Şanlı İstiklal Marşı zor zamanda yazıldı
Marşların en güzeli, inletir arzı arşı...
Torun dede, kız kızan söyler İstiklal Marşı
Bir millet direnirken, kıyama durdu zaman
Asrın yiğitlerinden düşman diledi aman...
Kefen giyen Mehmetçik, ölüm için sırada
Çınarın gölgesinde millet erdi murada
Hem açlık, hem susuzluk; ne elde var, ne başta
Mazlumların âhı var gözlerden akan yaşta
Her karış toprak için Mehmetçikler kan verdi
Milletine inandı, Akif söze can verdi
Küfrün zincirlerini hür iradeyle kırdı
O, İstiklal Marşı'yla imanını haykırdı
Bu topraklar alındı yiğitlerin canıyla
Yüreklere yazıldı Mehmetçiğin kanıyla
Marşların en güzeli, inletir arzı arşı...
Kadın erkek, kız kızan söyler İstiklal Marşı

M.NİHAT MALKOÇ

M.NİHAT MALKOÇ

Gelen büyük tehlikeyi
Sezdi Mehmet Akif Ersoy
Baştan baş tüm ülkeyi
Gezdi Mehmet Akif Ersoy

Aydındır diyeceğimiz
Belki son göreceğimiz
Peşinden gideceğimiz
İzdi Mehmet Akif Ersoy

Düşmanlar kudurup, azıp
'Hasta' diye mezar kazıp
Kadeh kaldırırken... Yazıp,
Çizdi Mehmet Akif Ersoy

Çok şey dedi şuyu, buyu
Tınmadı dedikoduyu
Millete çöken korkuyu
Ezdi Mehmet Akif Ersoy

Gözyaşını katıp suya
Bakarken Gelibolu'ya
Gizlici Anadolu'ya
Sızdı Mehmet Akif Ersoy

Milletinin birliğine
Dua etti dirliğine
Halkın boş vermişliğine
Kızdı Mehmet Akif Ersoy

Hissedip savaş anını
İçine akıtıp kanını
Çanakkale Destanı'nı
Yazdı Mehmet Akif Ersoy

Hatırlatıp andımızı
Yücelterek ırkımızı
Beyinlere marşımızı
Kazdı Mehmet Akif Ersoy

Halil MANUŞ

Halil MANUŞ

Geçen akşam eve geldim. Dediler:
- Seyfi Baba
Hastalanmış, yatıyormuş.
- Nesi varmış acaba?
- Bilmeyiz, oğlu haber verdi geçerken bu sabah.
- Keşki ben evde olaydım... Esef ettim, vah vah!
Bir fener yok mu, verin... Nerde sopam? Kız çabuk ol!
Gecikirsem kalırım beklemeyin... Zîrâ yol
Hem uzun, hem de bataktır...
- Daha a'lâ, kalınız
Teyzeniz geldi, bu akşam, değiliz biz yalınız.
Sopa sağ elde, kırık camlı fener sol elde;
Boşanan yağmur iliklerde, çamur tâ belde.
Hani, çoktan gömülen kaldırımın, hortlayarak;
'Gel! ' diyen taşları kurtarmasa, insan batacak.
Saksağanlar gibi sektikçe birinden birine,
Boğuyordum! müteveffâyı bütün âferine.
Sormayın derdimi, bitmez mi o taşlar, giderek,
Düştü artık bize göllerde pekâlâ yüzmek!
Yakamozlar saçarak her tarafından fenerim,
Çifte sandal, yüzüyorduk, o yüzer, ben yüzerim!
Çok mu yüzdük bilemem, toprağı bulduk neyse;
Fenerim başladı etrâfını tektük hisse.
Vâkıâ ben de yoruldum, o fakat pek yorgun...
Bakıyordum daha mahmurluğu üstünde onun:
Kâh olur, kör gibi çarpar sıvasız bir duvara;
Kâh olur, mürde şuâ'âtı düşer bir mezara;
Kâh bir sakfı çökük hânenin altında koşar;
Kâh bir ma'bed-i fersûdenin üstünden aşar;
Vakt olur pek sapa yerlerde, bakarsın, dolaşır;
Sonra en korkulu eşhâsa çekinmez, sataşır;
Gecenin sütre-i yeldâsını çekmiş, uryan,
Sokulup bir saçağın altına gûyâ uyuyan
Hânüman yoksulu binlerce sefilân-ı beşer;
Sesi dinmiş yuvalar, hâke serilmiş evler;
Kocasından boşanan bir sürü bîçâre karı;
O kopan râbıtanın, darmadağın yavruları;
Zulmetin, yer yer, içinden kabaran mezbeleler:
Evi sırtında, sokaklarda gezen âileler!
Gece rehzen, sabah olmaz mı bakarsın, sâil!
Serserî, derbeder, âvâre, harâmî, kaatil...
Böyle kaç manzara gördüyse bizim kör kandil
Bana göstermeli bir kerre... Niçin? Belli değil!
Ya o bîçâre de râhmet suyu nûş eyliyerek,
Hatm-i enfâs edivermez mi hemen 'cız! ' diyerek?
O zaman sâmi'anın, lâmisenin sevkıyle
Yürüyen körlere döndüm, o ne dehşetti hele!
Sopam artık bana hem göz, hem ayak, hem eldi...
Ne yalan söyliyeyim kalbime haşyet geldi.
Hele yâ Rabbi şükür, karşıdan üç tâne fener
Geçiyor... Sapmıyarak doğru yürürlerse eğer,
Giderim arkalarından... Yolu buldum zâten.
Yolu buldum, diyorum, gelmiş iken hâlâ ben!
İşte karşımda bizim yâr-ı kadîmin yurdu.
Bakalım var mı ışık? Yoksa muhakkak uyudu.
Kapının orta yerinden ucu değnekli bir ip
Sarkıtılmış olacak, bir onu bulsam da çekip
Açıversem... İyi amma kapı zâten aralık...
Gâlibâ bir çıkan olmuş... Neme lâzım, artık
Girerim ben diyerek kendimi attım içeri,
Ayağımdan çıkarıp lâstiği geçtim ileri.
Sağa döndüm, azıcık gitmeden üç beş basamak
Merdiven geldi ki zorcaydı biraz tırmanmak!
Sola döndüm, odanın eski şayak perdesini,
Aralarken kulağım duydu fakîrin sesini:
- Nerde kaldın? Beni hiç yoklamadın evlâdım!
Haklısın, bende kabâhat ki haber yollamadım.
Bilirim çoktur işin, sonra bizim yol pek uzun...
Hele dinlen azıcık anlaşılan yorgunsun.
Bereket versin ateş koydu demin komşu kadın...
Üşüyorsan eşiver mangalı, eş eş de ısın.
Odanın loşluğu kasvet veriyor pek, baktım
Şu fener yansa, deyip bir kutu kibrit çaktım.
Hele son kibriti tuttum da yakından yüzüne,
Sürme çekmiş gibi nûr indi mumun kör gözüne!
O zaman nîm açılıp perde-i zulmet, nâgâh,
Gördü bir sahne-i üryân-ı sefâlet ki nigâh,
Şâir olsam yine tasvîri otur bence muhâl:
O perîşanlığı derpîş edemez çünkü hayâl!
Çekerek dizlerinin üstüne bir eski aba,
Sürünüp mangala yaklaştı bizim Seyfı Baba.
- Ihlamur verdi demin komşu... Bulaydık, şunu, bir...
- Sen otur, ben ararım...
- Olsa içerdik, iyidir...
Aha buldum, aramak istemez oğlum, gitme...
Ben de bir karnı geniş cezve geçirdim elime,
Başladım kaynatarak vemeye fincan fincan,
Azıcık geldi bizim ihtiyarın benzine kan.
- Şimdi anlat bakalım, neydi senin hastalığın?
Nezle oldun sanırım, çünkü bu kış pek salgın.
- Mehmed Ağ'nın evi akmış. Onu aktarmak için
Dama çıktım, soğuk aldım, oluyor on beş gün.
Ne işin var kiremitlerde a sersem desene!
İhtiyarlık mı nedir, şaşkınım oğlum bu sene.
Hadi aktamıyayım... Kim getirir ekmeğimi?
Oturup kör gibi, nâmerde el açmak iyi mi?
Kim kazanmazsa bu dünyâda bir ekmek parası:
Dostunun yüz karası; düşmanının maskarası!
Yoksa yetmiş beşi geçmiş bir adam iç yapamaz;
Ona ancak yapacak: Beş vakit abdestle namaz.
Hastalandım, bakacak kimseciğim yok; Osman
Gece gündüz koşuyor iş diye, bilmem ne zaman
Eli ekmek tutacak? İşte saat belki de üç
Görüyorsun daha gelmez... Yalınızlık pek güç.
Ba'zı bir hafta geçer, uğrayan olmaz yanıma;
Kimsesizlik bu sefer tak dedi artık canıma!
- Seni bir terleteyim sımsıkı örtüp bu gece!
Açılırsın, sanırım, terlemiş olsan iyice.
İhtiyar terliyedursun gömülüp yorganına...
Atarak ben de geniş bir kebe mangal yanına,
Başladım uyku teharrîsine, lâkin ne gezer!
Sızmışım bir aralık neyse yorulmuş da meğer.
Ortalık açmış, uyandım. Dedim, artık gideyim,
Önce amma şu fakîr âdemi memnûn edeyim.
Bir de baktım ki: Tek onluk bile yokmuş kesede;
Mühürüm boynunu bükmüş duruyormuş sâde!
O zaman koptu içimden şu tehassür ebedî:
Ya hamiyyetsiz olaydım, ya param olsa idi!


Mehmet Akif Ersoy

betül & bilge

Milli marşımızı yazdı,
Çoğu alanda başardı,
Yedi yüz yirmi dört şiirden,
Onun şiiri kazandı.

Bir gün bir ilan gördü,
Büyük miktarda para ödüllü,
Katılmayı düşünmedi,
Çünkü parayı kabul etmeyecekti.

Katılması için ısrar ettiler,
Sen kazanırsın dediler,
Günlerce şiir yazdı,
Her kıtasında farklı bir anlam vardı.

Tarih 12 Mart 1921,
Milli marşımız seçilir,
Mehmet Akif birincidir,
İnsanlardan da çekinir.

Ödülü vermek istediler,
Çokta ısrar ettiler,
Mehmet Akif kabul etmedi,
Fakat Türk ordusuna armağan etti

Bir daha milli marş,
Yazılmasın istedi,
Maksat bencillik değil,
Savaşların bitmesi.

Elif Rumeysa Aydın

Elif Rumeysa Aydın

Umutlar bilenir, yürekler coşar
İstiklal Marşımız söylendiğinde...
Şahlanır duygular, ruhumuz taşar
İstiklal Marşımız söylendiğinde...

Bayrağı selamlar dağlar ve taşlar
Bükülmez bilekler, eğilmez başlar
Buğulu gözlerden dökülür yaşlar
İstiklal Marşımız söylendiğinde...

Hürriyet aşkıyla dolar özümüz
Hakikate köprü olur sözümüz
Hakk'ın nazarıyla görür gözümüz
İstiklal Marşımız söylendiğinde...

Bahara erişir ilimiz bizim
Sevgi, barış söyler dilimiz bizim
Bahçelerde açar gülümüz bizim
İstiklal Marşımız söylendiğinde...

Bayrak gölgesinde dağlar aşarız
Uygun adım yürür, Hakk'a koşarız
Tarifi imkânsız hisler yaşarız
İstiklal Marşımız söylendiğinde...

Gönül surlarında gedik açarız
Gül yurdumda gülce koku saçarız
Vatan göklerinde her dem uçarız
İstiklal Marşımız söylendiğinde...

İstiklal boy verir çağlarımızda
Bulutlar dağılır dağlarımızda
Özgürlük yeşerir bağlarımızda
İstiklal Marşımız söylendiğinde...

M. NİHAT MALKOÇ

M.Nihat MALKOÇ

Umutlar bilenir, yürekler coşar
İstiklal Marşımız söylendiğinde...
Şahlanır duygular, ruhumuz taşar
İstiklal Marşımız söylendiğinde...

Bayrağı selamlar dağlar ve taşlar
Bükülmez bilekler, eğilmez başlar
Buğulu gözlerden dökülür yaşlar
İstiklal Marşımız söylendiğinde...

Hürriyet aşkıyla dolar özümüz
Hakikate köprü olur sözümüz
Hakk'ın nazarıyla görür gözümüz
İstiklal Marşımız söylendiğinde...

Bahara erişir ilimiz bizim
Sevgi, barış söyler dilimiz bizim
Bahçelerde açar gülümüz bizim
İstiklal Marşımız söylendiğinde...

Bayrak gölgesinde dağlar aşarız
Uygun adım yürür, Hakk'a koşarız
Tarifi imkânsız hisler yaşarız
İstiklal Marşımız söylendiğinde...

Gönül surlarında gedik açarız
Gül yurdumda gülce koku saçarız
Vatan göklerinde her dem uçarız
İstiklal Marşımız söylendiğinde...

İstiklal boy verir çağlarımızda
Bulutlar dağılır dağlarımızda
Özgürlük yeşerir bağlarımızda
İstiklal Marşımız söylendiğinde...

M. Nihat MALKOÇ

M.Nihat MALKOÇ

Duysun bilen, bilmeyen
Düşünen baştı Akif
Kelimeler işleyen
Mahir nakkaştı Akif

Yolda öne sürülen
Halk adamı görülen
Hakk'a karşı dökülen
Gözlerde yaştı Akif

Mazlumları kollayan
Zalimleri horlayan
Bayrak için dokunan
İpek kumaştı Akif

Yazgısı hep karalı
Yürek üzgün, yaralı
Sınırda numaralı
Abide taştı Akif

Hicaz'ın yellerinde
Mısır'ın çöllerinde
Cami kürsülerinde
Sözle savaştı Akif

İmanla çıkıp yola
Koştu hep sağa, sola
Çanakkale ruhuyla
Coşarak taştı Akif

HALİL MANUŞ

Halil MANUŞ

Nasihatım sana: Her şeyle iştigali bırak;
Adamlığın yolu nerdense, bul da girmeye bak.
Adam mısın: Ebediyyen cihanda hürsün, gez;
Yular takıp seni bir kimsecikler sürükleyemez.
Adam değil misin, oğlum: Gönüllüsün semere;
Küfür savurma boyun kestiğim semercilere.

Mehmet Akif Ersoy

SALİH GÖKAY KÖKSAL 2006

Şehitlerin al kanıyla
Yazıldı İstiklal Marşı
Ülkeye bağımsızlığı
Getirdi İstiklal Marşı

Atamızın isteğiyle
Halkımızın desteğiyle
Akif'in sözleriyle
Yazıldı İstiklal Marşı

Fahreddin ASLAN

"Bir Dava Adamı Mehmet Akif, Şiiri"
Dava adamı, demek hakikatle yol almak,
Rab rızası içinde merhametle yoğrulmak...

Merhamet, senin işin yüce milletimizle,
Çünkü sen mana oldun yüreklilerimize...

Rab'bimiz ile vardın aşk denizlerimize,
Zamanı değiştirdin, getirdin günümüze...

Canını hiçe saydın, ALLÂH'ı birleyerek,
Hastaya nefes verdin bir milleti dirilterek...

Yoktu zerre çıkarın Dünya denilen yerde,
Hakikat aşkın olmuş ülkemin her yerinde...

Vatan, dindir diyerek Rab için yemin ettin,
Ay yıldızlılarımla canım Türkiye'm dedin...

Mehmetçiklerime ruh, Rab'den vaat edilen,
Bir zafer ki Hak için Kur'an'da bahsedilen...

Akıl sende ruh sende cesaret yine sende,
Kahramanlıklarımsın Türk'ün yüreklerinde...

İstiklâl Marşı'mızsın, Mehmet Akif'imizsin,
Gökte ay yıldızımız, Ay'ımız, Güneş'imizsin...

Biz, seninle onurlu seninle şerefliyiz,
Hak davan davamızdır biz Rab'bin erleriyiz...

Mehmet Tevfik Temiztürk

Mehmet Tevfik Temiztürk

Şiir Ekleyin

Eğitici Çocuk Şiirleri Ana Sayfa

Diğer İstiklal Marşı ve Mehmet Akif ERSOY Şiirleri:

[1]2345

İstiklal Marşı ve Mehmet Akif ERSOY Şiirleri Arşivi