Yeşilay Konulu Tiyatrolar : Sevgiyi Ararken (Tiyatro)

Yeşilay Konulu Tiyatrolar : Sevgiyi Ararken (Tiyatro)

 PERDE 1

SAHNE 1

Ev ortamı, sağlı sollu çekyat ve koltuklar üzerinde yastıklar. Sahneyi gören köşede bilgisayar. Duvarda evlilik resimleri. Duvarın bir başka yerinde Yusuf'un resmi. Bir sehpa ve üzerinde telefon.

 

Adam elinde şampanya şişesi ile içeri girer. Arkadan eliyle çekiştirdiği karısı görünür, kahkahalarla karısını kanepenin üzerine savurur. Her ikisi de yorgun ve nefes nefesedir. Kadın yayılırcasına kanepeye oturur. Adam da kanepenin kolçağı üzerine yaslanır.

 

BABA: Yaa çılgınsın kızım hala. Ben de sana uyuyorum yaşıma başıma bakmadan.

ANNE: Aaa ne varmış yaşımızda. Benim çocukluğumdaki sanatçılar televolelerde boy gösteriyor daha.

BABA: Yaşında bir şey var mı bilmem ama evleneli tam17 yıl olmuş.

ANNE : Evet haklısın. Ne çılgınlıktı ama şampanyayı Rico'nun dükkanından yürütmek.. evliliğimin on yedinci yılında daha büyük bir çılgınlık düşünemezdim.

BABA: Nasıl çıldırmıştır şimdi o şişko.

ANNE: (Rico'yu taklit ederek Rum şivesi ile) Kuzucuğum şampanya şişesi uçti gitti. Yazık oldi paralara.

(Kahkahalar devam ederken baba ani bir hareketle cebinden yüzük kutusunu çıkarır)

BABA: Ve gecenin asıl sürprizi (yüzük kutusunu verir)

ANNE: Ay canım ne güzel şey bu. Niye zahmet ettin kim bilir ne kadar para saymışsındır buna. Yoksa bu damı Rico'nun dükkanından?

BABA: Rico'da ne gezer böyle güzellikler. İşte ara sıra gönlümün sultanı teşrif ediyor da, dükkanı güzellikten nasipleniyor. Hem bana dünyanın en güzel meyvesini veren biricik aşkıma bir yüzük çok mu canım.

ANNE: Ne? Karpuz tarlası mıyım ben ne meyvesi

BABA: Evladımızı kastediyorum canım.

ANNE: Ha evet. Yusuf. O da tam on altı yaşında kocaman adam oldu.

BABA:Sahi Yusuf nerde.

ANNE:Bilmem? Dışarıdadır herhalde .Ben de seninle girdim eve biliyorsun.

BABA: Ne demek dışarıdadır? Hani dışarıya çıkmayacaktı o geceleri?

ANNE: Ne bileyim ben? O, baba ile oğul arasındaki bir anlaşma

BABA: Kadın, deli etme adamı ben babaysam sen de annesin. Çocuk gecenin bir yarısı sokaklarda, sen gamsız tasasız oturuyorsun.

ANNE: Ne bağırıyorsun ki? Armut ağacından gazoz yetişmiyor işte, babası ne ki oğlu ne olsun.Sen hangi gece erken geliyorsun ki eve, çocuğun sokaklarda diye kızıyorsun. Böyle babaya böyle oğul.

BABA: Tabi canım. Annemiz de sadık bir ev kadını zaten.O komşu senin, bu çay partisi benim, gezsin hanımefendimiz. Akşam eve gelince bir sıcak yemek yok. Çocuk gelmiş gitmiş umurunda değil. Sonra da hesap sorsun.

ANNE:Ya ya ya ne demezsin. Beyzademizin rakı masasına mezeleri hazırla.Gelsin arkadaşları ile sabahlara kadar alem yapsın. Hanım su getir, hanım buz bitti, hanım hizmet etsin, sonra sen şikayet et.Ah ah anneciğim çok dedi de dinlemedim o adamdan sana fayda yok diye. Kumar paralarına gitti altınlarım bileziklerim bile.

BABA: Unuttun mu bilezikleri kumar parasında yemeye ilk başlayan sendin. 'Canım ne var bunda, okey oynuyoruz ortada bir iddia olmayınca zevki olmuyor' dediniz. Önceleri ufak ufak  paralar dönerken, sonraları işi büyütüp bileziklerini okey masalarında o celloz karılara kaptıran ben miyim.

ANNE: Ben bir bileziği kaybettim diye on gün konuştun. Sen arabayı vermedin mi bir gecede kumar masasında? Söyletme beni.

BABA: (Annenin üzerine yürür) Kadın sus artık deli etme beni. (Yusuf içeri girer)

ANNE ve BABA: (Aynı anda) Nerdesin sen bu saate kadar?

YUSUF: Söylemiştim ya anne, Murat'larda ders çalışacaktık.

ANNE:Ha evet, unutmuşum söylemiştin.

BABA:Al işte, bu da anne.

ANNE:Ne var unutmuşsam canım. Seni evde görebilseydi çocuk sana söylerdi akşama geç geleceğini. Belki de birlikte ders çalışmayı bile denerdiniz. Ne güzel olurdu di mi?

BABA: Tamam sus sus, kabahatini yine benim açıklarımı ortaya atarak kapatmaya çalışıyorsun. Yusuf git bana şu Rico'nun oradan bir sigara al da gel.

YUSUF:Rico Amca veresiyeyi kesmiş baba, 'babana söyle bu son' demişti dün sigara alırken.

BABA: Ne? Dün ben sana sigara aldırdığımı hatırlamıyorum.

YUSUF:(Panikleyerek) Yok baba lafın gelişi dün dedim. Önceki alışımda demek istemiştim. Hani sık sık sana sigara almaya gittiğim için karıştırdım.

BABA:Bana bak zaten geçen gün hesabı kapatırken çok kabarık bir hesap çıkardı Rico. Yoksa sen benim göndermediğim zamanlarda damı sigara alıyorsun? Sakın bana sigara içtiğini söyleme.

YUSUF:Hayır baba ne içmesi. Ben sadece günleri karıştırdım.

BABA:Anlarız şimdi. (Telefonu açar ve  Rum şivesi ile) Kuzucuğum Rico nasılsın? Kapatacakmışsın veresiyeyi? Duydum çok üzüldüm kırıldım sana haberin olsun……………… Ne kadar olmuştur sana borcum……………..(Normal konuşmaya başlar) Yuh! Ne zaman yaptım o kadar borcu ben sana……………..Ne ben senin dediğin o marka sigarayı içmem bilirsin………………Ne diyorsun Rico ben günde iki paket sigara içmiş olmalıyım senin dediğin gibi borcum olması için…… bir dakika bir dakika çözeceğim şimdi ben işi. En son ne zaman sigara almışım ben senden……………… yo bu akşam sigara almaya falan göndermedim ki ben Yusuf'u……………….. tamam tamam anlaşıldı galiba sorunun kaynağı. Tamam Rico, en kısa zamanda ödenecektir borcum……..bundan sonra benden başka kimseye de benim adıma sigara falan verme (telefonu kapatır ve oldukça öfkelidir Yusuf'a döner) demek oğlumuz artık sigara da içiyor hem de günde en az bir paket

ANNE: (Umursamaz bir tavırla) O kadar kötü bir şeyse sen neden içiyorsun? Hem onu her gün çocuğu sigara almaya gönderirken düşünecektin.

BABA : ( Yumruklarını sıkarak kızgın bir şekilde Yusuf'un üzerine yürür ) Çabuk odana çıkıyorsun Bundan sonra da ikinci bir emre kadar odandan çıkmayacaksın. Kestireceğim o internet midir nedir o şeyi de . Yok yok ,bu bilgisayarı da alacağım elinden, sen hak etmiyorsun senin için yapılanları. (Yusuf başı önde odasına gider)

ANNE: Ne bağırıp duruyorsun be! Ne var sigara içmişse. Belli ki büyümüş de adam olmuş. Babası gibi (aşağılar bir tavırla)

BABA: Kadın kadın çıldırtma beni. Eeeh ne haliniz varsa ya çıkıyorum ben. (Ceketini alır çıkar sahneden kaybolur sonra tekrar döner şampanya şişesini alıp çıkar)

ANNE : Nereye gidiyorsun. Kaçıyorsun değil mi yine her zamanki gibi . Git, o iğrenç ayyaş arkadaşlarınla iç şampanyanı . Senin hayat arkadaşın ben değil onlar zaten. Hep böyle yaptın. En mutlu günlerimi zehir ettin evlilik hayatımız boyunca.. Oysa bugün bizim evlilik yıl dönümümüz. Ve ben sana bir sürpriz yapacaktım. Hamile olduğumu söylememe bile fırsat vermedin daha. Ama tabi eşeklik bende. Adam bir çocuğun sorumluluğunu kaldıramıyor ki sen kalk hamileliği bir sürpriz olarak hazırla ona söylemeyi. Aldırayım da o çocuğu gör sen.(Telefon çalar) Efendim……. Ah Nalan, iyi ki aradın…………..evet ağladım, sinirlerim çok bozuk  (kadın olanları anlatırken müzik yükselir kadının sesi müziğe karışır sonra müzik tekrar düşer artık neşesi yerine gelmiştir kahkahalar atarak konuşmaya devam eder) okeye dördüncü mü aranıyor. Tamam gelirim, ama bana bak bu sefer gazozuna falan oynamam………..ne…… her şeyini mi kaybettin …..  kocasına oynarız şekerim, alırım senin adamı elinden nasıl olsa benim kinin bir işe yaradığı yok……… tamam tamam gelebilirim, iki apartman var aramızda ne olacak canım geceyse iki adım yer  değil mi …..ay çok da rüküşüm ama………… dur dur tamam yetiştim başlamayın oyuna değişmem üstümü falan tamam (koşarak sahneyi terk eder)

(Yusuf  etrafı gözleyerek sahneye korkak adımlarla girer, bilgisayarı açar, chat yapmaya başlar, bir yandan da yazılanları sesli bir şekilde okumaktadır)

YUSUF: Selam

YUSUF: Nerelerdesin? Moralsizim bugün

YUSUF: Boş ver, sonra anlatırım

YUSUF: Galiba bundan sonra zor görüşeceğiz babam interneti kestirecekmiş

YUSUF: Ne? Buluşalım mı (heyecanlanır) tamam nerde?

YUSUF: Yarım saat sonra oradayım. Ama seni nasıl tanıyacağım.

YUSUF: Anladım,benim üzerimde de mavi renkli bir mont ve mavi kot pantolon var. Başımda da kırmızı siyah bir bere olacak.

YUSUF:  Herhalde yani Eskişehirsporluyuz.

YUSUF: Tamam yarım saat sonra anlaştığımız yerde görüşelim.(Yusuf montunu askıdan alıp çıkmak üzereyken salondan bir ses gelir)

SES: Yusuf (Yusuf önce duraklar sonra duymazdan gelir yoluna devam eder ses üsteler)

SES: Yusuf nereye? (Yusuf karanlığa bakar bir şey göremez sesin sahibi sahnenin köşesine kadar gelir)

SES: Yusuf sen ne yapıyorsun? Nereye evladım gecenin bu saatinde.

YUSUF: (Şaşkınlığı üzerinden atarak) Arkadaşla buluşacağım.

SES: Arkadaşın kim.

YUSUF: Sevgi

SES: Hımmm… Ama sen Sevgi'yi pek tanımıyor gibisin az önce birbirinize eşkalinizi tarif ediyordunuz  buluşabilmek için.

YUSUF:Biz netten tam iki aydır görüşüyoruz. Birbirimize de aşığız hem.

SES: Hiç görmeden aşıksınız. Kim ne olduğunu bilmeden tanımadan hem de, öyle mi?

YUSUF: Hayır çok iyi tanıdık birbirimizi. Uzun zamandır buluşmak için onu razı etmeye çalışıyordum, bugün kabul etti .Hem babam interneti kestirince bir daha görüşemeyebiliriz. Biliyor musun biz birbirimize evlenme sözü bile verdik. Hem ben geç kalıyorum bir an önce çıkmalıyım (Kapıya yönelir)

SES: (Sertleşerek) Yusuf evladım, henüz 16 yaşındasın. Sokaklar bu saatte senin için tehlikelerle dolu. Bak henüz yeni bir yanlış yaptın .Baban adına sigara alarak hem hırsızlık yapmış oldun, hem de  belki ömür boyu vazgeçemeyeceğin kötü bir alışkanlığa, sigaraya başlamak üzeresin.

YUSUF: ( Geri döner, montunu kanepenin üzerine atar) Ben hırsızlık falan yapmadım, sigara da kullanmadım hayatım boyunca. Benim bir babaannem var oldukça yaşlı. Babamla birlikte sadece bayramlarda ziyaret ederiz. Annem hiç gelmez zaten bizimle. Sonra en az bir hafta evde tartışması olur. Babam anneme gelmediği içim kızar, annem de babamın rahmetli kayınvalidesini hiç ziyaret etmediğinden yakınır. Kavga büyür gider. Ama çok değil senede sadece iki kere yaşanır bunlar. Biliyor musun babaannemin hayattaki tek varlığı bizleriz. Neyi var neyi yoksa babam satıp yemiş dedem öldükten sonra. Şimdi o hasta ve yaşlı. Ben geceleri kahvehanelerde dolaşıp sattığım simit paralarını ona götürür hayır duasını alırdım. Ama geçen gün babaanneme giderken tinerci çocuklar kesti önümü, iki ayda biriktirdiğim paraları aldılar benden. Düşünsenize siz olsanız onun aç kalmasına razı olur muydunuz. Ben de babam adına aldığım sigaraları satarak ona para götürdüm. Hırsızlık yapmadım yani, sadece ödünçtü. Simit satıp o borcu da ödeyecektim, ama siz de şahit oldunuz ya her şey arap saçına döndü. (Ağlamaya başlar)

SES: Peki evladım babana niye anlatmadın ki durumu?

YUSUF: Nasıl anlatabilirim. Ne annem ne babam beni hayatı boyunca dinlemedi ki. Sadece onlar mı . Okulda öğretmenlerim sokakta komşularım hiç kimse ama kimse beni dinlemeyi denemedi bile. Sadece babaannem ve Sevgi beni dinlemeyi bildiler. Şimdi de sana dökebiliyorum içimi sahi sen kimsin?

SES: Senin hakkındaki kötü düşüncelerim için senden özür dilerim öncelikle. Böyle  olduğunu biz bilmiyorduk. Evladım, ben haddini bilmeyerek oyuna müdahale eden bir seyirciyim diyelim. Gidecek misin şimdi.

YUSUF: Evet gitmeliyim hayatta bana değer veren ikinci insan olan Sevgi'yi daha fazla bekletmemeliyim.

SES: Bana sorarsan gitme derim. Sokaklar senin için tehlike dolu hala.

YUSUF: Size sormadım ki zaten (gülümser) bu oyunun bir senaryosu var ve o işliyor. Bence siz koltuğunuza oturun ve olanları izleyin. (Sahneden çıkarken geri dönerek) Merak etmeyin ben de sokakların çocuğu sayılırım. Kimse çocuğuna zarar vermek istemez değil mi?

(SAHNE KARARIR)

 

SAHNE 2

 

Aynı ev ortamı.Yusuf ve Murat konuşuyor Murat kanepeye uzanmış. Yusuf heyecanlı bir şekilde ayakta konuşuyor.

 

MURAT: Hadi ya demek sen internetten tanıştığın bir kıza aşık oldun .

YUSUF: Ya bilemiyorum tam olarak aşk da denemez aslında. Hayatım boyunca bana değer veren, beni dinleyen, ben konuşurken ağzımın içine bakan birine rastlamışım.Sanki onda annemde bulamadığım sıcaklığı, babamdan göremediğim şefkati görüyor gibiyim. Hatta kardeş hasretimi de onda dindiriyorum.

MURAT: Vay! Babaannenle beni hemen siliverdin bakıyorum da.. Hani hayatta sana değer veren senin için en önemli kişiler bizlerdik.

YUSUF:Ya öyle deme be Murat. Anla işte, insan gönlüne söz geçiremiyor.

MURAT:Ağabey biraz erken değil mi sence de.

YUSUF:Ne için?

MURAT:Böylesine aşık olmak . Bu kadar yoğun duygular yaşamak için. Biraz zaman geçeydi birbirinizi tanısaydınız. Normal arkadaş gibi devam etseydiniz. Hem bizim yaştakiler için erken değil mi bu duygulara böylesine dalmak.

YUSUF: (Yanına oturur Murat'ın)Ooo hayırdır kıskançlık mı var yoksa. Ben senin üstüne gül koklamam kaktüsüm benim.

MURAT: (Yastığı üstüne bastırarak boğuşmaya başlar gülüşmeler) Hadi be zevzek satacak mısın bebeklik arkadaşını bir kız için. Oldu bir de evlenseydiniz. Ben de size misafirliğe gelirdim. (Baba içeri girer üstü başı dağınık perişan durumdadır. Çocuklar boğuşmayı keser şaşkın onu izler. Koltuğa yığılırcasına oturur.)

YUSUF: Hayırdır baba bir şey mi oldu?

BABA: Annen yok mu?

YUSUF: Bilmiyorum baba geldiğimizde evde yoktu

BABA: Offfffffffff

YUSUF: Baba yaramazlık yok değil mi?

BABA: (Ses tonunu yükselterek) Sana ne. Hesap mı vereceğim sana? Nerde bu annen olacak kadın? (Evin içinde hırslı bir şekilde dolaşmaya başlar) .Odana çıkıyorsun ve toparlamaya başlıyorsun.15 gün içinde evi boşaltmamız gerekiyor.

YUSUF: Baba yoksa… Sakın kumarda kaybettiğini söyleme evi de. Annem bunu duyarsa mahvolur üzüntüsünden..

BABA: (Daha da hırslanır. Yusuf'un üzerine yürür bir yandan tartaklarken bir yandan da avazı çıktığı kadar bağırır) Ne annesi, ne annesi ha? Annenin çok mu umurundaydı evi, bak gecenin bu saatinde hala yok ortalıkta. (Murat araya girer ayırtmak ister ikisini. Baba yumruklarını sıkmış duvarı yumruklar. Yusuf bir köşede ağlar. Murat onu teselli etmeye çalışmaktadır. Telefon çalmaya başlar)

BABA: Telefona bak!

YUSUF: (Telefonu açar, sadece dinler üzgün olan Yusuf telefonda duyduklarından sonra daha da yıkılır, dizleri üzerine çöker ve ağlaması artar bir ara yüzünü kaldırarak konuşur) Babaannem.  Babaannem evde ölü bulunmuş.

BABA: Annem ha ölmüş. Ben ne ona oğul gibi oğul, ne sana baba gibi bir baba, ne de doğru dürüst bir aile reisi olamadım ki.

YUSUF: (Babasının koluna girer) Hadi baba  gidelim onun için yapabileceklerin henüz bitmiş sayılmaz. Hiç olmazsa son görevini yap onun için. (Çocuklar babanın koluna girerek dışarı çıkarlar) (SAHNE KARARIR)

 

 

SAHNE 3

 

Ev ortamı. Eşyalar yok . Sadece duvarlardaki resimler etrafta eşyalardan arta kalan çöp parçacıkları var. Yusuf sahnenin bir köşesinde yere oturmuş. Başı önde. Sevgi ayakta, konuşuyorlar.

 

SEVGİ: Üzülme be Yusuf, senin hiç olmazsa içinde anne ve babanın bulunduğu bir evin olmuş. Aile sevgisi tatmışsın. Sıcak bir yuva nedir görmüşsün. Bak bana. Beni bir balıkçı barınağına bırakıp kaçan annemin yüzünü bile görmemişim. Babamın kim olduğu da belli değil. Zaten o annem olacak kadını bir bulabilsem hem babamın kim olduğunu öğreneceğim hem de beni sokaklara terk etmesini gerektirecek o çok önemli sebep neymiş onu. (Yusuf'un yanına çökerek) Hadi bırak böyle kara kara düşünmeyi.Allah sana ve ailene sağlık versin. Kiralık da olsa bir ev buldunuz işte.

YUSUF: İyi ama Sevgi ben bu evde doğdum. Murat kapı komşumuzdu. Ne derdim olsa gelir beni dinlerdi. Şimdi ben kime açılırım oralarda. Kimlerle dost olurum.

SEVGİ: Tamam haklısın ama bir ömür, bir yere bağlı kalmayız ki. Bak bütün büyük insanlar doğdukları topraklardan uzaklaşmak zorunda kalmış. Düşünsene Atatürk'ü küçük yaşta dayısının yanına yerleşmek zorunda kalmış. Peygamber efendimizi düşün hele. Müdür baba anlatırdı yetimhanede iken. Daha küçücük bir çocukken dedesi amcasının yanına yerleşmek zorunda kalmış. Sen sadece evinden çıkıyorsun diye şu haline bak.

YUSUF: (Ayağa kalkar göz yaşlarını silerek gülmeye çalışır) Haklısın galiba. Aslında bu evde son yaşadıklarımız soğuttu beni bu evden. Babamın kumarda evi kaybettiği gün, babaannemin ölüm haberi beni yıktı. Aynı gün annem kürtaj yaptırırken az kalsın ölüyormuş biliyor musun Sevgi?. O gece babam onu bir hastanede bulduğunda yanında kimse yokmuş. Gizlice henüz doğmamış kardeşimin ölümüne kendi kendine karar vermiş. Evet, galiba artık bu evde hatırlamak istemediğim anılarım var.

SEVGİ: (Bir paket sigara çıkarır Yusuf'a uzatır) Yak bir tane derdini unutursun.

YUSUF: (Şaşkın bakar) Sen sigara mı içiyorsun?

SEVGİ: Evet ne var ki bunda?

YUSUF: Niye içiyorsun?

SEVGİ: Bilmem derdimi unutmak için. Mutlu olduğumda keyfini çıkarmak için. Bazen de kendimi ispat için.

YUSUF:Peki içersem derdim azalır mı?

SEVGİ: Dene istersen. Göreceksin. (Yusuf istemediğini jest ve mimikleri ile ifade eder)

SEVGİ: Hadi. Bir kereden ne  olacak canım kafanı dağıtır, sadece denemiş olursun . Bir daha da içmezsin istemezsen(Yusuf ürkek bir tavırla bir sigarayı alır yakar. İlk çektiğinde öksürmeye başlar.) Sen de darılma ama, bayağı süt kuzusuymuşsun be Yusuf.

(PERDE KAPANIR Perde kapalıyken ses Yusuf'a seslenir. Yusuf perdenin önüne gelir)

SES:  Yusuf sen ne yaptın?

YUSUF: Anlamadım kötü bir şey mi yaptım sizce?

SES: İçtiğin o sigara derdini unutturdu mu sana?

YUSUF: Bilmem . Galiba unutturmadı. (acı acı gülümseyerek) Hatta yeni bir dert ekledi derdime. Artık sigara tiryakisi oldum.

SES: Henüz erkenken, bıraksan diyorum.

YUSUF: Yok bırakamam artık. Kendimi Sevgi'ye kabullendirmeliyim. Ona çocuk olmadığımı ispatlamalıyım.

SES: Sigarayla mı?

YUSUF: Ama büyükler hep içiyor. Bu bir anlamda büyüklük göstergesi değil mi?

SES: Sağlığını hiçe sayarak. Çevrendekileri dumanınla rahatsız ederek. Paranı havaya savurarak. Ağzının nefesinin iğrenç kokmasını sağlayarak büyüyeceksen. Keşke çocuk kalsan be Yusuf. Gel hadi, inat etme bırak yolun başındayken ha? Ne dersin?

YUSUF: Aramızda kalsın ama aslında ben de biliyorum bırakmam gerektiğini. Ne yapalım ki bu oyunun da senaryosu böyle yazılmış. İçmeliyim. İçmeliyim ki görelim bakalım sigara içenin sonunu.

SES: Peki devam et sen içmeye. Ben de ibretle seni izlemeye devam edeceğim. Bu arada sigara kokundan midem bulanıyor haberin olsun. (Yusuf perdenin arkasına geçer)

 

PERDE 2

SAHNE 1

 

Sokak. Önde sahneye karşı bir bank.. Arkada İnternet  Cafe,Tekel Bayi, Sokak lambası. .

(Sahne açılır. Murat İnternet Cafenin önünde beklemektedir. İçeriden Yusuf gelir. Elinde sigara. )

YUSUF: Oooo Murat arkadaşım sen buralara pek gelmezdin.

MURAT: Evet gelmezdim .Ama sen de gelmezdin. (Yusuf'un yüz hatları değişir.Öndeki banka geçer oturur. Murat yanına gelir, o da oturur. Elini Yusuf'un dizine koyar  ) Bir yerlerde yanlışlık yok mu sence be Yusuf?.

YUSUF:Ne gibi?

MURAT : Buralar, bu sokak senin için tehlikeli değil mi?

YUSUF: Ne yapayım Murat. Babam neyi var neyi yok kumara yatırdı. En son bilgisayarımı sattı. Artık evden internete giremiyorum Sevgi ile görüşebildiğim tek ortam internet ve bu sokaklar. Biliyorsun ben onsuz yapamam.  Hem evde de her gün annemle babamın kavgaları artık çekilmez oldu. Mahalleden taşınalı aylar oldu, bak seninle ilk defa görüşüyoruz. Babaannem öleli içimi bir tek Sevgi'ye dökebiliyorum. O beni rahatlatıyor onunla huzur buluyorum anlıyor musun?

MURAT: Evet onunla ne bulduğun ortada. (Elindeki sigarayı göstererek). Üstelik üstün başın da çok kötü sigara kokuyor. Baksana perişan haldesin. Bu internet cafe senin için pek iyi bir yer gibi görünmüyor be Yusuf.

YUSUF:.Yanılıyorsun. Ödevlerimizi buradan buluyoruz.Araştırma yapıyoruz.Dünyanın öbür ucundaki insanlarla görüşüyoruz. Biliyor musun Afrika'dan bile arkadaşlar edindim kendime netten. İnanır mısın Türkçe konuşuyorlar.

MURAT: Hadi be işletmiştir onlar seni.

YUSUF: Yok be oğlum, kameradan gördüm harbi Afrikalı işte.

 

MURAT: Bırak Afrikalıyı falan da senin rahatın nasıl. Memnun musun hayatından.

YUSUF: (Neşeli bir tavırla) Oooo rahat da ne demek. Bak bu oturduğumuz yerin adı bank palas. Kim erken gelirse o kapar. Burası birinci sınıf. Burayı kapamayan, aha şurada yerde yatmak zorunda kalır, orası da ikinci sınıf. Gecenin bir yarısı şarapçısı tinercisi gelir buraya yatmaya. Eğer paraları varsa şu bayiden alırlar bir. şişe şarap  kafayı çeker uyurlar. Para yoksa köpek gibi yalvarırlar. Bir şişe şarap için babalarını bile satar bunlar.

MURAT:Peki sen nasıl uyuyorsun bu kadar keşmekeşin arasında?

YUSUF:Ben o saatlerde çoktan uçuşa geçmiş oluyorum. Üsteğmen Pilot Yusuf senin anlayacağın.

MURAT: Hadi be. Dalga geçme.

YUSUF:Ya ne demezsin. İşte böyle banklar yaysız yatak, sokak lambaları gece lamban, yıldızlar da yorganın olur. Ama var ya, kafa ne kadar kıyak olursa olsun sabah uyandığında  tahta gibi kalkıyosun. Senin anlayacağın sokaklarda yaşamak öyle hiç de kolay değil.

(Sahneye Sevgi girer. Yüzünde perişanlık belirtileri vardır.)

MURAT: Bana müsaade . Eğer istersen benimle birlikte gelebilir ve bizimle kalabilirsin. Annem ve babam da buna çok sevinecektir.

SEVGİ: (Alaycı bir tavırla) Vay iyi adam kötü çocuğu   çekip çıkaracak bu hayattan ha? Cüneyt Arkın mısın aslanım.(Murat sinirlenir. Ancak bir şey söylemeden sahneyi terk eder.) Buldun mu hap parasını?

YUSUF:Nerden bulayım Sevgi. Para için çevirmediğimiz dolap kalmadı. En son kapkaç yapalım dedik, heriflere yakalanınca dünyanın dayağını yedik. İyi ki polise vermediler bizi.

SEVGİ: Bak Yusuf damarım çekiliyor. Gözlerim bulanıyor, elim ayağım Azer BÜLBÜL oldu titremekten. Bana hap bulman lazım anlıyor musun. (Bu arada sahneye giren zenci olan biteni duyar ancak gençler henüz onu fark etmemişlerdir.)

JOSEF(Zenci): Hey sen var hap istemek. Ben de hap olmak . İşte hap.

SEVGİ: İşte bu ya işte bu. Kara adamdan gelen beyaz mutluluk. (Hızla Josef'e yönelir hapı elinden alır) Bu ne be.

JOSEF: Aspirin!

YUSUF: Git hemşerim işine dalga mı geçiyorsun bizimle?

JOSEF: Biz var olmak  hemşeri? Sen Papua Yeni Gineli? İçinden mi?

YUSUF: Haydaaa çattık iyi mi? Git baba git işine. Derdimiz bize yetiyor zaten Bir de kara bela mı saralım başımıza.

JOSEF: Ben yok gitmek. Yeni geldi ben. Ben aramak Yusuf kardeş.

YUSUF: Dur dur bakim..Sen yoksa Josef?

JOSEF:Evet ben olmak Josef, sen de Yusuf?

YUSUF:Evet ben Yusuf. Ulan gündüz feneri ben sana demedim mi gece gelme karanlıkta seni seçemem, gündüz gel diye.

JOSEF: Ne yapayım. Ben de para bitti. Vize süresi de geçince polis düşmek peşime. Dostum bana yardım eder dedim çıktı geldi işte ben.

SEVGİ (Olan biteni hayretle izlemektedir) Alo bir zenci, bir beyaz, ben de olaya Fransız. Yusuf ne iş?

YUSUF: Sevgi, Josef internetten tanıştığım Afrikalı arkadaş. İstanbul'a gelmişti bir iş için.

SEVGİ: (Yusuf'un koluna girerek sahnenin köşesine kadar getirir ve fısıldayarak konuşur) Bu karabatak kim biliyor musun sen?

YUSUF: Ne bileyim SEVGİ.  Haftalardır netten konuşuyoruz ama  yüz yüze ilk defa görüşüyorum.

SEVGİ: Hani bize mal sağlayan kopil var ya? İşte o, malı bu zenciden alıyor. Seninki beni tanımadı ama ben onu hatırladım. Senin anlayacağın iyi olacak hastanın ayağına doktor geldi.

YUSUF: Zehir tacirinden doktor olursa benden de başbakan olur.

(SAHNE KARARIP AYDINLANIR)

JOSEF: (Ortada bankta oturuyor) Demek siz istemek benden mal. Bendeki mallar olmak çok iyi. Siz de para bol?

SEVGİ: Bana bak gündüz feneri benim babada para gani. Sen malı verecek, biz deneyecek kalite iyi , biz para ödemek. Anlamak sen?

JOSEF: Ok.. (Hapları verir . Gençler koşarak sahneden çıkar)

SES: Hey sen Josef?

JOSEF: (Korkarak) Kim var olmak orada?

SES: (Sahneye çıkar) Ben seyirciyim. Karışmayacaktım ama duramadım. Senin yaptığın doğrumu ha?

JOSEF: Ne yaptı ben yamuk?

SES: Yaptığının doğru bir tarafı mı var? Zehirliyorsun gençleri.

JOSEF: Ben mecbur buna. Benim ülkemin insanları aç.Benim kardeşler perişan memlekette. Sen Afrika'yı bilmek?

SES: İnsanları zehirleyerek kendi ülkenin insanına hizmet ettiğini mi sanıyorsun sen? Kara derili insanların kara talihini yazan yaratıcı buna sizin için müsaade eder mi sanıyorsun? Buradan kazandığın paranın senin için fayda sağlayacağına mı inanıyorsun sen?

JOSEF: Demek eski bir Afrika atasözü . Bir gergedanla asla birdir bir oynama. Ben bu alemin gergedanıyım anladın mı. Beni yargılamak senin işin değil.

(Sahneyi terk eder ve sahne kararır.)

 

SAHNE 2  (AYNI SAHNE SOKAK)

Zaman, gece geç vakit. Ağustos böceği sesleri. Sahne açıldığında Yusuf bank üzerinde oturur. İkisi de telaşlı  . Sevgi ayakta, bir sağa bir sola yürüyerek konuşmaktadır.

SEVGİ: Ufffffff anlamıyor musun Yusuf? Adam pisliğin teki.

YUSUF:Ne yapacak ha? Ne yapabilir Seevgi, yok para mara bulamıyorum işte. Canımı mı alacak.

SEVGİ: Ya canını alsa, bununla kurtulabilsen yine iyi. Anlamıyor musun adamlar resmen organlarını çıkarıp satmakla tehdit ediyorlar.

YUSUF: Tamam Sevgi tamam sus. Düşüncesi bile ne kadar kötü. Nerden bilecektim ki adamın böyle pislik biri çıkacağını.

SEVGİ: Evet ya. Biz de sandık ki bu adam Allah'ın Afrikalı'sı. Para vermez atlatırız. Adam uyuşturucu mafyası, organ mafyası ne varsa hepsinin içinde.

YUSUF: Evet Sevgi para bulamazsak bu adamların hiç şakası yok..

(Sahnenin bir köşesinden baba girer. Üstü başı perişan halde, elinde şarap şişesi. Yusuf onu tanır. Banktan kalkar ve ona yönelir)

YUSUF: Baba? (Baba tanımazdan gelir. Yusuf ısrar eder. Ama  Yusuf'u bir  türlü tanımaz.)

BABA: Kim? Ben mi baba? Ha evet ben bu alemin babasıyım. Kumar masalarının değişmez müdavimi. Şarabın hortumcusu. İstanbul aşüftelerinin gözde erkeği. Babaaa.(Ruh haleti birden değişir ağlamaya başlar) Ama şimdi yapayalnızım. Karım beni terk etti, çocuğum sokaklarda yaşıyor, beş parasız ve işsizim, kimsem kalmadı. Böyle baba mı olur. Bu alemin babalığı bu mu. (Ağlayarak sahneyi terk eder.)

YUSUF:( Sevgi'ye dönerek) Görüyorsun değil mi? İçki, kumar, sevgisizlik, saygısızlık bizi ne hale getirdi. Annem evi terk etmiş, ben sokaklarda yaşamak zorunda kaldım, babam ise beni tanımayacak derecede alkolik.

SEVGİ: Daha kötüsü de var Yusuf. Eğer yarın öğleye kadar para bulamazsak sokaklarda yaşıyor olamayacaksın. Çünkü yaşamıyor olacaksın. Öldürecek o pislikler ikimizi de Yusuf.

(Yusuf oturduğu yerden kalkar. Sevgi'yi yana iter. Yerden bir taş alır. İnternet cafenin camını kırar. Süratle içeri dalar. İçeriden elinde bir bilgisayar ile çıkar.Başını göğe diker. Bağırmaya başlar)

YUSUF : Beni affet babaanne, affet beni babaanne. Sana verdiğim sözü yerine getirmek için çok direndim. Hırsız olmayı asla istemezdim babaanne. Ama buna mecburum babaanne. Anla beni, sakın benden nefret etme. Beni affet babaanne.

SES: Hey Yusuf. Artık hırsızlığa başlıyorsun ha?

YUSUF: Bunu yapmayı gerçekten istemiyorum.

SES: Öyleyse git ve o bilgisayarı yerine bırak. Sabah olunca da sahibinden özür diler bir hata yapmak üzere iken geri döndüğünü anlatırsın. İnan bana seni affedecektir. Ben ve diğer seyirciler senin hala temiz ve masum olduğunu biliyoruz. (Yusuf tam geri dönmek üzere iken Sevgi seslenir.)
SEVGİ:Yusuf. Para bulmaya mecburuz. Josef, adamları, organ mafyası. Yusuf mecburuz  bunu yapmaya anlasana.  (Yusuf tam ikilemde kalmıştır. Yerinde donup kalmış düşünürken bekçinin düdük sesleri duyulmaya başlar ve sahne kapanır.)

 

SAHNE 3

(Sahne boş.sadece ortada parmaklık var. Loş ışık, hapishane müziği arka fonda. Yusuf parmaklığın bir tarafında. Hafif bir şekilde uyuşturucu krizine girmeye başlamıştır. Sahnenin diğer ucundan bir gardiyan ve Sevgi girer. )

YUSUF: Hoş geldin Sevgi. Bir gelişme var mı?

SEVGİ: Avukatla konuştum. Karşı taraf davasını geri almış,"Yusuf'u iyi tanırız o böyle bir işe kalkışmaz. Ortada bi yanlış anlama var" demişler ama savcı kamu davası açmış. İşin özeti dava sonuçlanana kadar hapis yatacakmışsın.

YUSUF: Hapis bana zor değil de Sevgi. Boynuma vurulan hırsız damgası yok mu. O beni mahvediyor

SEVGİ: Yusuf bir ihtiyacın var mı?

YUSUF: Tek ihtiyacımın ne olduğunu biliyorsun Sevgi. Ellerim titremeye başladı. Gözlerim bulanıklaşıyor. Her yanım kaşınıyor.  Krizim kapıda senin anlayacağın. Ne olur Sevgi. Yalvarırım bana toz bul.

SEVGİ: Delirdin mi sen . Nasıl bulacağım tozu. Hadi buldum diyelim. Buraya nasıl sokarım.

YUSUF: Sevgi anlamıyor musun? (Yakasına yapışır parmaklıkların arasından) Sana kriz kapıda diyorum. Ne pahasına olursa olsun bulmalısın. Biraz olsun bana sevgin varsa., kalbinde biraz merhamet duygusu varsa. Ne olursun köpeğin olayım Sevgi.

SEVGİ: Tamam sen benim için borca girdin. Hırsızlık yaptın. Bulacağım, her ne şekilde olursa olsun bulacağım.(Sevgi çıkar)

(Işıklar söner yanar.Sadece Yusuf'un üzerine ışık düşer.Yusuf artık krizin üst noktasındadır. Yerlerde sürünür. Bağırır. Gardiyan gelir. Deli gömleğini giydirir.Işıklar bir kez daha söner. Işıklar yandığında zaman geçmiş Yusuf biraz daha sakinleşmiştir. Sevgi içeri girer)

YUSUF: Buldun mu ha buldun mu? Ne olur getiremedim deme.

SEVGİ: Al, sana temiz çamaşır ve sigara getirdim. İstediğin de içinde. Ama dikkat et bu çok etkili. Bir paketi üç doz halinde kullan. Şırınga da içinde.

YUSUF: Harikasın Sevgi. Harikasın nasıl buldun bu malı. İnanamıyorum. Aşkımsın.

SEVGİ: (Utanarak başını öne eğer) Sorma Yusuf. Nasıl bulduğumu sorma. Para için yaptıklarımı duysan benden iğrenirsin.Atık ben bile kendimden iğrenir oldum.

(Gardiyan görüş süresinin bittiğini seslenir. Sevgi dışarı çıkar. Bir süre sonra gardiyan geri döner ve Yusuf'a çamaşırlarını teslim eder. Yusuf süratle çamaşırları karıştırır ve tozu bulur. Şırıngayı ve tozu hazırlar. Koluna lastiği bağlar. Damarına iki parmağı ile vurarak damar yolunu açar.)

YUSUF : Uf dikkatsiz başım. Bir defada üç doz muydu. Üç defada mı bir doz kullanacaktım. Ama bu paketler çok küçük , galiba üç dozu bir kerede alacaksın demişti.

(Şırınganın içine çeker ve damarına enjekte eder. Vücudunun rahatladığını hissederek uzanır. Bu arada arka fondan annenin feryadı yükselir. Yusuf artık ölmüştür. Sahne kararır.)

 

SAHNE 4

(Ortada içinde Yusuf'un bulunduğu bir mezar. Mezarın başında anne türkü söylerken mezarı sevmekte. Arkada baba, Sevgi, Murat, Josef. Annenin türküsü bittikten sonra Yusuf mezarından kalkar)

YUSUF : Şimdi bu şekilde ağlamanın ya da üzülmenin bana bir faydası var mı. Artık öldüm. Siz de biliyorsunuz ki ölüm dönüşü olmayan bir yolun başlangıcı. Maalesef ben bu yolculuğa uyuşturucu almış olarak sarhoş, kendinden geçmiş, aciz bir durumda başladım . Ve oradaki durumum hiç de iyi değil. Sevgili anneciğim ben hayatta iken, benim başımı da bu mezar taşımı okşadığın gibi okşasaydın ne olurdu ha? Biraz sevgi gösterebilseydin, arkadaşlarına ayırdığın zamanının yarısını bana ayırabilseydin ben şimdi bu hallerde mi olurdum? Ya sevgili babacığım.  Yudum yudum içkileri tüketirken, kumar masalarında paraları kaybederken, harcadıkların sadece mal varlığın değil aynı zamanda benim hayatımmış. Sana ne demeli Sevgi Hanım? Sevgime karşılığın beni sigara, alkol derken uyuşturucuya alıştırmak oldu. Oysa ben seni ne duygularla sevmiştim. Kara bahtımın kara rastlantısı Josef. Şu hale bak ikimiz de aynı peygamberden almışız ismimizi. Sen Josef  ben Yusuf. Ama gel gör ki Josefler Yusufları zehirler olmuş. Kazandığın üç kuruş para senin için benim hayatımdan daha mı önemli? Galiba bir tek sen vardın hayatımda bana zararı dokunmayan Murat. Sen sen ol ailenin kıymetini iyi bil. Keşke benimkiler de senin ailen kadar benim üzerime titreselerdi de bu duruma gelmeseydim.

SES: Yusuf. Durumun hiç de iyi değil anlaşılan öbür tarafta.

YUSUF: Evet . Tahmininizden de kötü. Buna inanın.

SES: Peki bu durumundan  dolayı suçlu olanlar bu insanlar mı sadece.

YUSUF: Evet, annem ve babam gerekli sevgi ve ilgiyi göstermedi. Sevgi aşkıma karşılık beni kötü alışkanlıklarla tanıştırdı. Josef  bana uyuşturucu temin etti.

SES : Acaba senin hiç mi suçun yok?

YUSUF: Anlamadım.

SES: Anlamadın değil. Anlamak istemedin. Seni içine düştüğün her yanlışta uyardım. Her defasında vazgeçirmek istemedim. Ama sen ne yaptın?

YUSUF :Sen sadece konuşuyordun o kadar.

SES: Bak Yusuf ben senin içindeki sesim. Bir ses ne yapabilirse ancak o kadarını yapabilirim. Kulağına fısıldayan iyilik meleği olarak da düşünebilirsin beni. Ve ben sadece senin yüreğinde yaşarım. Eğer bana yani yüreğinin sesine kulak vermeyi deneseydin aradığın gerçek sevginin ne olduğunu da bulurdun.

YUSUF : Şimdi ne olacak.

SES: Olacak bir şey yok. Sen artık bir ölüsün ve hayatın provası ya da tekrarı yok. Mezarına dönecek ve oradaki hayatına devam edeceksin .Artık senin için yapılacak bir şey kalmadı. Ama senin hayatını yaşayan binlercesi için belki söyleyecek bir şeylerin vardır.

YUSUF: (Sahneye dönerek) Arkadaşlar ben içinde bulunduğum kötü ortamın arkasına sığınarak kötü alışkanlıklarımdan vazgeçmeyi denemedim bile. İçimdeki sese kulak vermek istemedim . Durumum ortada. Benim için her şey çok geç. Ama sizin için henüz yolun başı. Lütfen herhangi bir kötü davranışta bulunmadan önce içinizdeki sese kulak verin. O sizi doğru yola götürecektir.

Yazan:  Arif Koçinalı

Dersimiz.com Ekledi

Yeşilay Konulu Tiyatrolar : Sevgiyi Ararken (Tiyatro)